12 Kasım 2013 Salı

Mutlaka Sür ! Bergama - Kozak Yaylası

Sonbaharın neredeyse son güneşli pazar gününü değerlendirmek ve sadece motosiklet üzerinde olmak için, fedakar artçım Dilocan ile hazırlandık.

Farklı ve manzaralı bir yol seçelim düşüncemiz bizi Balıkesir İvrindi üzerinden Bergama ve Kozak Yaylası rotası çıkarmaya itti. 

Bulunduğumuz yerden ortalama 350 km lik muhteşem bir yol.


Hazırlıklarımızı yapıp güzel bir Pazar sabahı saat 08 : 00 de yola çıktık.



Sabah Balıkesir'de müthiş bir sis var. Gideceğimiz yol genelde yüksek rakımlı olduğu daha kötü olur mu diye biraz canımız sıkılmadı değil. Ama karar verilmişti dönmek yok.

Neyseki Balıkesir merkezden biraz uzaklaşınca hava açtı. Günlük güneşlik. Harika yola devam. 
Yolda karşılaştığımız grup ile selamlaşıp devam ediyoruz.Güneş var ama soğuk kalkmadı daha. Balıkesir'in İvrindi ilçesi girişine varmadan önce sıkça çalan telefona cevap vermek ve çay içip ısınmak için Çavuşoğlu'nda mola.

Çayımızı içtikten sonra yola kaldığımız yerden devam. İvrindi'den sonraki yol motosiklet sürüşü için mükemmel. Birkaç küçük köy geçiyorsunuz. Virajlar harika ve trafik akışı çok az. Daha ne olsun.







İvrindi - Bergama arasındaki yolda karşılaştığımız güzel dedenin kullandığı özel yapım motosikleti. Dedem ile selamlaştık. Biraz ilerledikten sonra yine ilginç bir kare. Bizi donanımlı görünce güldü ve el salladı. Ama çok tehlikeli.

Keyifli sürüşümüz devam ediyor ama biraz dinlenelim istedik. Yol kenarında ufak bir mola verdik. Molada Dilo'can dan güzel kareler.








Verdiğimiz kısa moladan sonra ahanda bu yoldan devam edeceğiz. İştahımızı kabarttı yani, hadi gidelim.





Daha 20 dk önce mola verdik ama "şimdi bu manzarada durulmaz mı ? Resim çekelim" dedi Dilocan. Yapacak bişi yok hadi çek bakalım. Güzel güzel resimlerimizi de çektikten sonra yola devam ettik. Yaklaşık 60 km sonra İzmir'in tarih fışkıran ilçesi Bergama'dayız. 




Bergama'ya yolunuz düşerse mutlaka Bergama tarihi evlerini görün derim. Şimdi neden böyle evler yapmazlar anlamıyorum. Taş duvar değil sanki bu evler. Her biri sanki başka bir hikaye anlatıyor gibi. 

Bergama içerisinde gezerken rastladığımız bu dükkan Dilek hanımın dikkatini çekti ve içerisini gezmek istedi. Tabiiii "emir demiri keser". Duruyoruz ...






Dükkan içerisinde müthiş otantik şeyler var. Çok renkli bir yer. Bergama ve çevresinde kök boyalardan yapılan Bergama halılarını anlatıyor bize Yusuf bey. Artık el dokuması dokuyan çok azalmış. "Fiyatlara direnemiyorlar" diyor. Çok meşakatli bir iş. Karşılığını maddi olarak alamayınca da tabi azalmaya başlamış dokuyanlar.




Dükkanın asıl sahibi namıdeğer "Damping İbo" 80 yaşını aşmış. Artık emekli ama oğlu Yusuf bey devretmiş işi. "Camekanda koku satarak başladım" diyor. 


Tursitlerin ilgisini çok çekiyordur böyle şeyler dedik. Bin dokun bi ah işit. İbrahim amca "Bana 100 yurtdışından turist geleceğine, Türkiye'den 10 müşteri gelsin. Tursitlerde para yok bizim ekonomimiz daha iyi, onlar batmış batmış... " diyor. Çok ilginç ve biryandan da sevindirici geldi bu bize ... İbrahim amcanın elini öpüp çıktık dükkandan.

Motorumuzun başına gittiğimizde meraklı meraklı başında duran Mustafa abi ile tanıştık. İlk cümle "çok para bu meretler yaw" :) Çok renkli bir adam. Atatürk baskılı kravatı ile gönlümüzü kazandı. "Burda yaşıyorum. Hemen karşıda evim gelin size bir çay ikram edeyim." dedi. Zahmet etmeyin dememize kalmadı soluğu evinde aldık. 

Büyülendik resmen. Evi o tarihi Bergama evlerinden biri. Müthiş büyük ama çok sıcak. Balkonuna çıkardı hemen bizi. "dinlenin çayı demleyeyim. Hanımı torunlara bakmaya gönderdim." dedi gülerek.




Çayı demleyip yanımıza gelen Mustafa abi müthiş sıcak bir adam. Başladı mı konuşmaya susturamazsınız. :) Ameliyat olmadık yeri kalmamış ama zıpkın gibiyim hala diyor. Yurtdışında birkaç ülkede çalışmış en son Almanya'dan sınırdışı edilmiş. Bergamaya yerleşmiş. Eşini çok seviyor. "Allah ondan razı olsun. Yeryüzünde eğer bir melek varsa kesin o, benim eşimdir" dedi gözleri parlayarak. Ne güzel ... ! Mustafa abi ile sohbet harikaydı. Çayını da içtikten sonra Bergama'ya gelip Akropol'ü görmeden dönmek olmaz. Hadi bize müsade ...

Motorumuza atlayıp Akropol'a çıkıyoruz. Bergama'yı tepeden gören müthiş bir yer. Mutlaka görülmeli. Yukarıya iki şekilde çıkabilirsiniz, aracınız ile yolu takip edip giriş kısmına kadar gidebilir. Yada aşağıda aracınızı bırakabilir, 10TL karşılığında teleferiki kullanabilirsiniz. Buraya kadar gelmişken biz teleferik kullanmayı tercih ettik. Teleferikten manzara çok keyifli.



Akropol'e giriş ücretli. Eğer müze kartınız yok ise 20 TL. Ama müze kartı alırsanız ki girişten de alabilirsiniz 30 TL karşılığında 1 yıl tüm müzeleri ücretsiz ziyaret edebiliyorsunuz.

Vikipedi'de Bergama Akropol'ü
Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misyabölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı’nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos’un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.
Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı.
Eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir.
----------------------------------------------------------------------------
Size Akropol'den kareler ...









Akropol'den Bergama Manzarası
















Şehri nereye kuracaklarını biliyormuş eskiler. Böyle güzel bir yeri sakın gezmeden geçmeyin benden tavsiye. Akropol'ün arkasında kurulu olan baraj manzarası da paha biçilmez bir güzellik. Uzun süre oturup izledik. Türkiye çok güzel bir yer.







Akropol gezimizi de tamamladıktan sonra yolumuza artık devam edelim. Hava kararmadan Kozak Yaylasında sürüş keyfini yaşamak istiyoruz. Malum hava erken kararıyor ve soğuyor. Yola devam ...




Kozak yaylası ve yolu motosiklet sürüşü için çok ideal bir yol. Ne arıyorsanız var. Tertemiz hava, mükemmel virajlar, manzara ... Yok yok ... Epey geç oldu. Kozak yaylası yolu üzerinde gördüğümüz Sevinç Ana'nın yerinde aç karnımızı doyurmak için durduk. Şirin ve güzel bir yer. 















Çok açıkmışız köfte söyledik aslında ama onlar olana kadar birer tane de gözleme yemek istedik. Güzel ve lezzetli. Ardından köftelerimizi de götürdükten sonra hesap ödemeye gidince "şirin olduğu kadar küstah" bir yer olduğunu da anladık !

Gözlemenin bir tanesi 6 TL, 6 den oluşan köfte porsiyon ise 8 TL. Köfte normal büyüktü ama gözlemeye verdiğimiz 6 TL hiç hoş olmadı :)

Karnımızı doyurduk ama geç kaldık. Hava karardı ve soğudu. Zaten anayola da 25 km var artık. Bundan sonra resim çekmedik çünkü hızımızı arttırarak eve ulaşma derdindeydik. Anayola ulaşıp Balıkesir'in yolunu tuttuk.

İlkbahar'da bir daha sadece Kozak Yaylasına kamplı bir gezi yaparak daha detaylı bir görsel için hazırlanacağız. 

Bizi izlemeye devam edin anacığım ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederiz.